DrinkTech Dergisi Nisan-Mayıs 2021

 

Öncelikle ASÜD’ü tanıyabilir miyiz? Derneğinize üye firmalar hakkında bilgi alabilir miyiz? 

Süt ve sektöründe faaliyet gösteren, öncü sanayicilerimiz ile bir araya gelerek 2009 yılında kurduğumuz Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD)’nin üye sayısı bugün 140’a yaklaşmıştır. Üyelerimiz süt ve süt ürünleri üretimi, ambalaj, makine- ekipman, laboratuvar, lojistik, bilişim gibi alanlarda faaliyetlerini sürdüren alanlarında lider firmalardır.

Derneğimizin ana misyonu, “Hangi büyüklükte olursa olsun, ülkemizde faaliyet gösteren ve gelişmeyi amaçlayan sektör kuruluşlarıyla birlikte” sektörün sürdürülebilir büyümesini desteklemek ve halkımızın beslenme ihtiyaçlarını “Güvenilir Gıda” şartları içinde karşılayan üretim zincirinin oluşmasına katkı sağlamaktır. Ülkemizin her alandaki gelişiminin “Sürdürülebilir Kırsal Kalkınma” hedeflerine ulaşıldığı gün gerçekleşeceği inancındayız. Bu noktada, zincirin en önemli halkası olan çiftçilerimiz ve bilhassa “süt üretiminde istihdam edilen tarımsal nüfusumuzun gelişimine katkı sağlamak” derneğimizin ana hedeflerindendir. ASÜD, Ulusal Süt Konseyi (USK) Yönetim Kurulu’nda 2009 tarihinden bu yana, Sanayici Alt Grubunu temsil etmektedir.

Bilindiği üzere süt, insanlar ve birçok canlı için yaşamın ilk gıdası olduğu gibi, süt ürünleriyle birlikte, insan yaşamanın her evresinde tüketilmesi gereken “mucizevî” bir gıda maddesidir. Özellikle kemik sağlığı açısından önemi bilinen süt ve süt ürünlerinin, çocukluk döneminden itibaren tüketilmeye başlanması hem sağlıklı nesillerin yetişmesine hem de ileriki yaşlar için tüketim alışkanlığı kazanılmasına yardımcı olacaktır. Bu manada, süt ve tüketiminin arttırılması ve tüketicilerin bilinçlendirilmesi, derneğimizin en önemli toplumsal sosyal sorumluluk alanıdır.

 

Türkiye’de gıda sektöründe çiğ hacim olarak ne kadar bir alanı kaplamaktadır? Sektörün bu konudaki hedefleri nelerdir? Türkiye’de ve dünyadaki süt üreticilerinin konumunu değerlendirmenizi rica edebilir miyiz? Türk üreticisi için hedefler nelerdir? 

IDF verilerine göre, dünya toplam 2018 yılında %2,4 oranında artarak yaklaşık 864 milyon tona ulaşmıştır. Hindistan, dünya toplam süt üretiminin %22’sini üreterek dünyanın en büyük süt üreticisi konumunda yer alırken Hindistan’ı ABD, Çin, Pakistan ve Brezilya takip etmektedir. Dünyada en fazla arz fazlası süte sahip ülkeler ise Yeni Zelanda, ABD, Almanya, Fransa, Avustralya ve İrlanda’dır. Dünyada en fazla süt arz açığına sahip ülkeler Çin, İtalya, Rusya Federasyonu, Meksika, Cezayir ve Endonezya’dır.

Ülkemizde 2020 yılında bütün türlerden elde edilen toplam süt üretim miktarı bir önceki yıla göre %3,8 oranında artarak 22.960.379 ton olarak hesaplanmıştır. Dünya süt üretiminin yaklaşık %2,5’ini Türkiye karşılamaktadır. Çiğ sütün sanayiye gitme oranı ise dünyada %64, AB’de %94, ABD’de %100’dür. Hayvan varlığımızdaki göreceli artışa rağmen 2019 yılında entegre süt işletmeleri tarafından toplanan inek sütü miktarı bir önceki yıla göre %4,7 oranında düşerek 9.560.345 ton olarak hesaplanmıştır. Bu hususta ülkemiz süt sektörünün en önemli sorunlarından birini “kayıt dışı süt üretimi- tüketimi” oluşturmaktadır. 2018 yılında inek sütü üretimindeki kayıtlılık oranı %50,0 iken, 2019 yılında bu oran %46 olarak hesaplanmıştır. Bir an önce üretmiş olduğumuz çiğ sütün en doğru istatistiksel metotlarla sayımını yaparak, kayıt altına alınması için tedbirler almalıyız. Aksi taktirde ihracatta rekabet şansımız giderek azalacak, üretimimiz dünya liginin gerisinde kalacak ve ekonomimiz vergi kaybına uğramaya devam edecektir.

 

Sokak sütü halen gündemini koruyor. Sizin bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyiz? Dernek olarak bu konuda yürüttüğünüz çalışmalar ve devletin denetim politikası hakkında neler söylemek istersiniz? 

Süt ve süt ürünlerinin güvenli tüketimi için ambalajlama oldukça önem arz etmektedir. Ambalaj hem tüketici sağlığını korumak hem de tüketiciye bilgi vermek gibi önemli bir işlevi yerine getirir. Süt ve süt ürünlerinde güvenli tüketimin en önemli şartının, hijyenik koşullarda üretilen süt ve süt ürünlerinin Türk Gıda Kodeksi’nin belirlediği normlar çerçevesinde ambalajlanarak tüketiciye sunulmasıdır. Denetime tabi olmayan, ambalajsız olarak satışa sunulan süt ve toplum sağlığı için büyük risk oluşturur.

Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, son yapılan 2012 yılı Brusella eradikasyon programı ile insan vaka sayısı resmi verilere göre 2008 yılındaki 9818’den, 2014’de 4474’e kadar düşmüştür. Fakat vaka sayısı 2017 yılında 6457’ye kadar yükselmiştir. 2018 yılında ise yedi binleri geçmiştir. Ölüm vakasına rastlandığı da bilinmektedir. Buradaki artışın önemli birçok nedeninin olmasının yanı sıra hastalığın insanlar arasında yayılmasında önemli bir etken de sokak sütünün halen ülkemizde yaygın olarak insanlar tarafından “organik süt” algısıyla tercih edilmesidir. Bugün Türkiye’de tüketici bilincinin yeterince oluşmaması, hayvandan insana geçen hastalıkların yayılmasında önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

İnsanımızın, sütçüsüne olan güven duygusuyla kapısından aldığı çiğ sütteki bakteri sayısına, hastalık etmeni bakteri olup olmadığına ne zaman sağılıp ne zaman yola çıktığına ve kaç saat içerisinde kendisine ulaştığına ilişkin soruların cevaplarını alabilmelidir. Sokak sütünde bunu öğrenmesi çok zordur.

Mevzuatımız sokakta süt satışını yasal hale getirmiyor ancak özendiriyor! Maalesef toplumda Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından çıkartılan mevzuatla çiğ süt satışlarının serbest bırakıldığı gibi yanlış bir algı oluştu. Vatandaşımız bunu sanki koşulsuz olarak herkes çiğ süt satabilir veya açıkta süt (sokak sütü) satışı yasallaşmış gibi algılamıştır. Halbuki mevzuat koşullu olarak sertifikalı süte çiğ süt satışına izin vermiş ve Tarım ve Orman Bakanlığı çıkardığı mevzuatta satış koşulları ve şartlarını belirlerken, özel otomasyon sistemlerde, hastalıktan ari belgesi olan çiftliklerden elde edilen takip edilebilir sütlerin satışını uygun görmüştür.

Resmi kontrollerden geçmeyen, kayıt dışı biçimde ve üstelik ‘organik, doğal süt’ adı altında daha pahalıya satılan bu sütler, devletimizin vergi gelirlerinde de önemli bir kayba neden olmaktadır. Bu nedenle vatandaşlarımız bu sütleri alırken bir kez daha düşünmeli ve sağımdan, kapısına gelene kadar ki her aşamayı sorgulamalıdır. Türk Gıda Kodeksi, gıda ürünlerinin nasıl paketlenip ambalajlanacağını ayrıntılı olarak belirlemiştir. Tarım ve Orman Bakanlığınca onaylı tüm işletmelerin ürettiği süt ve hijyen kurallarına uygun olmak zorundadır ve belli periyotlarla denetlenmekte hatta sonuçları halkımız ile paylaşılmaktadır.

 

Yerli üretici doğru şekilde destekleniyor mu? Devletten beklediğiniz destekler nelerdir?

Ülkemizde halen süt sığırcılığı yapan işletmelerin %67’si on başın altındadır. Bu noktada hastalıktan ari, AB onaylı, büyük kapasiteli çiftliklerin desteklenmesi önem arz etmektedir. Bunun için de kamunun rehberliği ve destek mekanizmalarına ihtiyaç var. Ari ve onaylı işletmeler özelinde verilen destekler yeniden planlanmalıdır. İşinin ehli aile işletmeleri desteklenerek modern çiftliklere dönüştürülmeli, AB onaylı süt çiftliklerinin sayısı arttırılmalıdır. Bu da süt ve ihracatına doping etkisi yapacak, çiftçimizin üretmiş olduğu süt gerçek değerini bu sayede bulacaktır. İç piyasada müdahaleye gerek kalmadan, çiğ sütün fiyatı, sütün kalitesi ile doğru orantılı olarak artarken, çiftçimizin refah seviyesi de yükselecektir. İhracatımızı artırmak için yağ ve protein değerlerimizi artırmamız temel önceliğimiz olmalıdır.

Her yıl artan çiğ süt miktarımızı dikkate alırsak, ihracata giden çiğ sütü destekleyen bir destekleme modelini devreye sokmamız elzem gözüküyor. Bu sayede çiftçimizin ürettiği çiğ sütün kalitesi yükselecek, sanayicimizin randıman kayıplarının önüne geçilebilecektir. Böylece ülke olarak dünya pazarlarında önemli bir rekabet avantajı elde etmiş olacağız. Devletimizin de arz fazlası olduğu dönemlerde müdahalesine gerek kalmayacaktır.

 

Yerli üreticilerin teknoloji kullanımı ve ambalaj seçimi konusunda neler söylemek istersiniz?

AB’ne ve Çin’e ihracat yapan firmalarımızın sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu firmalarımız ilgili ülkelerin denetim ve onay prosedürlerini yerine getirmiş firmalardır. AB’ne ihracat onayı alan tesis sayımız 25’e, Çin’e ihracat yapan tesis sayımız 63’e ulaşmıştır. Bu da gösteriyor ki sanayicilerimiz dünya standartlarında ve birçok ülkeden daha üst seviyede üretim yapıyor. Ayrıca süt ve makineleri üretimi alanında faaliyet gösteren üyelerimiz, ülkemizde kazandıkları tecrübe ve birikimle dünyanın birçok yöresinde anahtar teslimi tesisler kurmaktadır. Bu başarı, sektörümüzün geldiği seviyenin en büyük kanıtıdır.

Türkiye’de ve dünyada süt tüketimini karşılaştırır mısınız? Yerli tüketim için ulaşılması gereken rakamlar nelerdir? Firmalar bu rakama ulaşabilmek adına ne gibi çalışmalar yürütmeli?
Ülkemizde süt ve tüketimine ilişkin net veriler bulunmamakla beraber, içme sütü ve diğer süt ürünlerinde kişi başı yıllık tüketim miktarları tahmini olarak hesaplanmaktadır. Süt üretimimizdeki kayıt dışılık süt ve süt ürünlerine ilişkin tüketim miktarlarının hesaplanmasında güçlük yaratmaktadır. Belirli bir birim çiğ sütten farklı süt ürünlerinin elde edilmesi, söz konusu birim miktara ilişkin tüketim hesaplamasında mükerrerliğe sebep olmaktadır. Bunun yanında; kayıtlı süt üretim miktarları üzerinden hesaplanan tüketim değerleri haricinde üreticinin hane halkı tüketim payı, akraba ve yakın çevresi ile paylaştığı miktar ve yine üreticinin kendi pazarladığı çiğ süt miktarı ülkemizde kişi başı yıllık süt ve süt ürünleri tüketim hesaplamasında karşılaşılan güçlüklerdir.

TÜİK tarafından her yıl yayınlanan çiğ süt üretim miktarı ile aynı yıla ilişkin nüfus verileri ele alındığında ve süt- ithalat ve ihracat rakamları göz ardı edildiğinde, ülkemizin 2019 yılı kişi başı süt tüketimi 276 kg/kişi süt eşdeğeridir. Ülkemizde toplamda 1,5 milyon ton olan içme sütü üretim miktarının 1,36 milyon tonu (%93) UHT olarak piyasaya sunulurken, kalan miktar pastörize sütlerdir. Gelir artışı, kentleşme ve bireylerin beslenme konusunda daha bilinçli tercihler yapması sonucu artan talep modern tesislerde üretilen süt ve süt ürünleri miktarının artmasını sağlamıştır. Ülkemizde kayıtlı içme sütü üretim miktarları ve dış ticaret verileri ile entegre süt işletmeleri tarafından toplanan süt miktarı haricinde kalan sütün miktarı ele alındığında 2019 yılı kişi başı içme sütü tüketimi yaklaşık 39,7 kg (hayvan beslemede kullanılan miktar harici) olduğu tahmin edilmektedir. IDF verilerine göre, dünya kişi başına düşen süt tüketimi ortalaması 2018 yılında bir önceki yıla göre %1,3 artarak 113,7 kg süt eşdeğeri olarak hesaplanmıştır (hesaplamaya dahil edilen stok değişimleri yağsız kuru madde süt eşdeğeri esasına göre yapılmıştır). Bu miktara göre kişi başı süt tüketimi 2005 yılından bu yana %10 oranında (+ 13 kg) artmıştır.

Süt gibi önemli bir protein kaynağının kişi başı tüketim miktarını artırmamız sağlıklı nesillerin geleceği için önem arz etmektedir. Bu nedenle süt fiyatları üzerine yük getiren, katma değer vergisi, ambalaj vergisi gibi vergisel yükleri biraz daha aşağı çekerek tüketimi artırabiliriz.

Vermiş olduğunuz bilgiler için çok teşekkür ederiz.

DrinkTech Dergisi, Nisan 2021